6 Şubat 2019 Çarşamba

Güllerin Şiiri



"Niçin güzellikler böyle zor tutunabiliyorlar bu dunyaya?"

Bir kez daha yaşama isyan ediyordu Selim ve ayakta kalabilmenin ölümden daha zor olduğunu bir kez daha anlıyordu. Yaşam yalnızlıktı. Güzellikleri buldukça yitireceğini bilmekti. Kaçsan da yakalanmaktı. Ölümle dans ederek bir ömrü geçirmenin uzun ve güzel bir yolunu bulabilmekti.

"Yaşamanın tek yolu gerçekten ve kendinden, iyilikten ve güzellikten kaçmak mı acaba" diye düşündü. Yaşadıkça yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça güçsüzleşiyordu. Oysa danslar yaşamla yapılmalıydı. İzin verilmiyordu. Güzelliklerden nefret ediliyordu. İyilik kuşatılıyor, dışlanıyordu. Uzmanlık ölüme mahkum ediliyordu. İnsanlığın ölüm cezasına çarptırılmış olduğu bir dünyada insanlar yaşayamıyordu. Düşündükçe, hissettikçe, anladıkça, öğrendikçe, teker teker düşüyor, yok oluyorlardı. Yaşam, ölüme tapan insanların karşısında eziliyor, güçsüzleşiyor, yalnızlaşıyor, yok oluyordu. Duygular çıkarlarla ezilip silindikçe, ışığı göremeyen bakışlarla ölümü bekleyenlerin dünyasında, görmeyi anlamayı sevmeyi kucaklamayi büyümeyi genişlemeyi hissetmeyi unutmayan insanların yaşaması zorlaşıyordu.

Evren çiçeklerle süslenmiş geniş ve güzel, bir an kadar kısa ve sonsuzluk kadar uzun bir bahçeydi. Güller uzun yaşayamıyordu. Duygular, hissizleştikçe güzelliklerini unutan dünyalarda barınamıyordu.

Selim acı öykülere artık katlanamıyordu. Mutluluğun resimleri yapılsın, şiirleri yazılsın, şarkıları söylensin, çiçekleri ve dansları her yeri kaplasın istiyordu. Selim'in istekleri dünyayı değiştirmiyordu. Yaptıkları ve yazdıkları da değiştirmemişti. Dünya nefreti ve öfkesiyle büyüyordu. Dünya büyüdükçe duygular ve insanlık küçülüyor, yaşam yok oluyordu. Güzellikler tutunamıyordu.

Uzaktan tanıdığı küçücük bir kızın güzelliğini düşündü Selim. "Ben artık acının ve ölümün değil, umutların ve yaşamın öyküsünü yazmak istiyorum" dedi bir kez daha. Yaşam zincirini kurmayı bir türlü becerememiş dünyada ölüm acısının düştüğü yerde ne kadar sonsuz olduğunu hatırladı. Duyguların merkezinde olanların yangının ateşine dayanabilmelerinin, iyileşmelerinin, artık asla eskisi  gibi olmayacak yaşama dönebilmelerinin ne kadar zor olduğunu düşündü. Keşke ölüm acısını iyileştirebilecek bir ilaç olsaydı. Selim, Selman'ın başına bir şey gelmesinden ölecek gibi korktuğu ilk yıllardan başlayarak aramış, böyle bir ilaç bulamamıştı. Uzaktan tanıdığı o küçücük kız da büyük yüreği ve ince bir sızı gibi yakalayan şiirleriyle ona umut vermişti. Ama kendi güzelliğinin geleceğini koruyamamıştı. Gözlerindeki yaşları fark edince ateşin düştüğü yeri düşünüp büyük bir çaresizlik hissetti Selim. Bugün sokaklara çıkmak onu avutamazdı. Çiçeklerin güzelliğini görüp anlayacak, onların gelecegini koruyabilecek bir dünya bulunabilmesini diledi. Perdeleri bile açmadan sessizce oturup yaşamın yeniden akmaya başlamasını umarak bekledi. Güllerin duygularının şiirlerle insanlara taşınabilmesini, insanlığın şiir olup dünyayı ele geçirmesini diledi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder