24 Haziran 2019 Pazartesi

Yarın Nasıl Olacak?


Selim son günlerde yaptığı yürüyüşlerde karşısına çıkan insanların gözlerinde, epeydir görmediği kadar çok ışık ve umut görüyordu. Galiba yaşamın tüm güzelliği ve anlamı, yaşama inanmakta saklıydı. "Her şey güzel olacak" diyebildiğiniz ve buna inanabildiğiniz zaman, dünya bir başka görünüyordu. Çevreye baktığınızda yalnızca insanlığı kaplamakta olan bir karanlığı gördüğünüzde ve bunu zihninizin ve teninizin her noktasında hissettiğinizdeyse, bekleyebileceğiniz bir gelecek kalmıyordu.

Selim son günlerde karşılaştığı insanların gözlerinde epeydir görmediği kadar çok ışık ve umut görmüştü. Yine çok korkmuştu. Gecenin en karanlık zamanı, güneşin doğmasının en yakın olduğu zamandı ama ışıktan korkanlar da güneşin doğuşunu geciktirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. İnsanların tümü ortak geleceklerini korumak için birleştiğinde, insanlık her yanı kaplayacaktı. İnsanlığın onları yeryüzünden sileceğini düşünenler; diğerlerini etkisizleştirmek, bölmek ve yok etmek için akla gelebilecek veya asla düşünülemeyecek her türlü kötülüğü yapıyorlardı.

Selim son günlerde karşılaştığı insanların gözlerinde epeydir görmediği kadar çok ışık ve umut görmüştü. Galiba yaşamın tüm güzelliği ve anlamı, yaşama inanmakta saklıydı. "Her şey güzel olacak" diyebildiğiniz ve buna inanabildiğiniz zaman, dünya bir başka görünüyordu. Selim kendi içinden ve yakın çevresinden öyle çok güzellik yitirmişti ki artık geleceğin güzelliği bile onu çok ilgilendirmiyordu. Yalnızca Işık'ların artık ölmemesini, insanların yaşama ve çocuklara, insanlığa ve geleceğe inanabilmesini, doğayı ve birbirlerini sevebilmesini istiyordu. Yarının nasıl olacağını bilmiyordu ama bu onun için önemli değildi. Yarını yaşayabilmek için bugünü yaşamak gerekiyordu ve artık Selim'in yaşayacağı bir bugün kalmamıştı. Oysa bir zamanlar çevresinde ve geleceğinde çok fazla ışık olduğunu, çok daha fazlasını da bulabileceğini düşünürdu. Elinden geleni yapmıştı. Çevresinde hep birlikte yaşamın tadını çıkarabilecekleri, kendilerini ve birbirlerini ve bu gezegende yaşayan her canlıyı ve bu dünyanın her damlasını severek birlikte mutluluk senfonileri yazabilecekleri ışık halkaları olmasını istemişti. Ama dostlarının ışığıyla aydınlanamamıştı. Tuhaf bir şekilde, kendisine en yakın bulduğu arkadaşlarından birisi Kartal olmuştu. Bunun nedeni neydi? Gerçekten çok konuda iyi anlaşmaları mı, aralarında ikisini de aydınlatan Melda gibi bir güneş olması mı, hiçbir uyuşmazlık yaşayamayacak kadar ayrı kişilikleri ve bakış açılarının bulunması mı? Kartal'ı kendisine Can'dan ve Metin'den bile yakın hissetmesinin nedeni neydi? Hiç kimseyle her konuda anlaşamıyordu ama Kartal'la aynı düşündüğü tek bir konu bulmak bile çok zordu. Her ne olursa olsun, Melda'nın iyi ve güzel olduğu, her zaman iyi ve güzel olacağı ve onun yaşamının iyi ve güzel geçmesi için ne gerekirse yapmaya ikisinin de hep hazır oldukları dışında. Melda'nın yaşamını düşününce ikisi de büyük bir acı duyuyorlardı. Melda için en iyisini yapmaya çalışmışlar, ona yalnızca mutsuzluk ve yalnızlık verebilmişler, onu tek başına Güneş'in sorumluluğuyla bırakmışlardı. Kartal kendi bugününü yaşıyordu. Selim yarının nasıl olacağını bilmiyordu. Melda'ya ve Güneş'e daha güzel bir dünya bırakabilmenin bir yolunu bulabilmeyi çok isterdi. Aslında tüm insanların birbirleriyle ve doğayla barış içinde yaşayabilecekleri bir yaşam biçiminin kurulabileceğine çok inanmıştı. Ne yazık ki gelişmeler ne Selman'ın, ne Işık'ın, ne de Selim'in düşündüğü gibi olmamıştı. Düşüncelerle yaşam, kitaplarla gerçeklik, istenip planlananla uygulanıp gerçekleşen arasındaki ilişkinin karmaşık ayrıntılarını anlayabilmek ve geleceği belirleyebilmek hiç kolay değildi. Yaşamlar değiştikçe düşünceler değişiyordu ve ancak düşünceler geliştikçe insanlar gelişebiliyordu.

Selim son yıllarda yaptığı yürüyüşlerde karşılaştığı insanların gözlerinde, çok fazla kaygı ve acı, pek az ışık ve umut görmüştü. Erkeklerin ve kadınların çocuklara, birbirlerine ve doğaya ettiklerine inanamıyordu. İnsan insan oldukça, insanın insan olması zorlaşmıştı. Işık hızıyla yaklaşabiliyordu güzellliklere ve aynı hızla uzaklaşabiliyordu onlardan geride büyük acılar bırakarak. İnsan insan olup güçlendikçe, yaşamayı ve insan olmayı unutmuştu.

Selim "Yarın nasıl olacak?" diye düşündü. "Yarın her şey çok güzel olacak" diyebilmeyi çok isterdi. Ne yazık ki ne doğada, ne de insanın yarattığı tuhaf dünyalarda geleceği kesin olarak bilmek ve belirlemek olanaksızdı. Telefon çaldı. Işık arıyordu.

"Akşam geliyorum" dedi. "Bu fırsatı kaçırmak istemedim. Bu akşam her şey çok güzel olacak."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder