1 Mart 2020 Pazar

Selim'in Savaşları


Selim babasından, annesinden ve Selman'dan dinlediği savaşları düşündü. Bir ara Selman abisi Aydın amcasıyla babasının tartışmalarından da söz etmişti. Savaş tuhaf bir kavramdı, Selim kavgacı bir çocuk değildi, savaşı anlaması zordu. Kavga etmesi çok uzun süre hiç gerekmemişti. Önce annesi Selim'i korumuştu, sonra sert ve güçlü bir adam olan babasının varlığı ona zarar vermek isteyenleri uzak tutmuştu, daha sonra da Selman Selim'in yaşadığı sorunlarda hep onun yanında olmuş, kardeşine dokunmaya kalkanların karşısında durmuştu. O yıllarda Selim selman'a çok güveniyor, ne zaman ihtiyaç duysa abisinin yanında belirip onu kurtaracağına inanıyordu. Selman babasıyla pek konuşup tartışmazdı, bunu yapmayı zaten beceremezlerdi ama Aydın Amca'nın Ahmet amcasıyla uzun ve zorlu tartışmalar yaptığını sonradan Selim çok duymuştu. Selman'ın verdiği kitapları okuduktan sonra dünyada ve tarihte yaşanmış her şey gibi, savaşların da öykülerini anlamaya ve kafasında onların birbirleriyle ve yaşamla ilişkilerinin öykülerini yazmaya başlamıştı. Selim çok küçükken çocuklar bir gün Selim'i çok fena dövmüşlerdi. Selim Selman abisine şikâyet etmeyi gururuna yedirememişti ama abisi daha sonra durumu öğrenmişti. Selim abisinin onun arkadaşlarını neredeyese ondan bile iyi tanıdığını görünce şaşırmıştı. Selim hem çevresindekilerin kimler olduğunu anlayacak kadar dikkatli, hem de kendini koruyabilecek kadar güçlü olması gerektiğini o zaman anlamıştı. Selman'ın verdiklerinden ve daha sonra bulduklarından okudukça Selim Troya'nın ve İskender'in, Roma'nın ve Bizans'ın, Avrupa'nın ve Asya'nın, Afrika'nın ve Amerika'nın savaşlarının neler getirdiğini ve götürdüğünü öğrenmeye ve anlamaya başlamıştı. Görebildiği kadarıyla insanlığın başına gelebilecek iki tür yıkım vardı. Doğadan gelen depremler ve toplumdan gelen çatışmalar. Savaşlar ülkelerin ister içlerinde, ister dışlarında yaşansınlar; sonuçta huzur ve mutluluk getirmiyorlardı. Depremler önlenemiyordu ama savaşlardan çatışmalardan kaçınarak uzak durulabilirdi. Selman abisi Aydın Amca'nın soğuk savaşların sıcak savaşlardan daha tehlikeli olduğunu ve korkunç felaketlere neden olabileceğini söylediğini anlatmıştı. Selim daha sonra bu durumu enerjinin birikmesine ve açığa çıkmasına benzetmişti. Kar veya su yukarılarda biriktiği, yay gerildiği, barut veya nükleer enerji silahlarda depolandığı zaman bir anda açığa çıkarak her yanı kaplayabilecek hatta yaşamın tümünü  ortadan kaldırabilecek bir güç Demokles'in kılıcı gibi dünyanın üzerine yerleşip bekliyordu. Selman soğuk savaşların sıcak savaşlara dönüşmemesi için silahsızlanma ve barış kampanyaları yapıldığını anlatmıştı. Selim de hiçbir zaman savaş yanlısı olmamıştı. Selman bir gün çocukluğunda bir gece yapılmış olan karartma için babasının yaptığı hazırlıkları anlatmıştı. "Babamı sen henüz yeterince tanımıyorsun, kurallara öylesine bağlıdır ve yapılması gereken işleri öylesine titizlikle yapar ki hayat etrafındakiler için bazen çok zor olur. Çocukluğumda bir komşu ülkeyle bir savaş tehlikesi gündeme gelmişti. Nedenini bilmiyorum, karartma yapılacaktı. Ben küçüktüm. Evin içinde bir kenarda oynuyordum. Annem mutfaktaydı. Babam bütün gün pencereleri nasıl kapatacağını düşündü. Dışarıya ışık sızmaması için tüm camları bulabildiği battaniyelerle ve kumaşlarla kapadı. İçeride karanlıkta kalmamamız için gereken yerlerde bir iki ampulü de mavi kâğıtla kapladı. O gün hiç korkmamıştım. Bana dışarıda arkadaşlarla oynadığımız oyunları evde kendi aramızda oynuyoruz gibi gelmişti. Neyse ki o dönemde ve sonrasında bizim içinde olduğumuz büyük bir savaş olmadı. Aslında ülkenin içinde ve dünyanın her yerinde barış sağlanmasının önemini insan çatışmaların ağır yüklerini hissettikçe anlıyor. Dışarıdaki savaşlar ve içerideki küçük çatışmalar bile büyük sarsıntılar yaratabiliyor. Ne yazık ki biz düşündüğümüz iç barışı sağlayamadık ufaklık, umarım siz küresel huzuru bulabilir, daha güzel bir dünyada yaşayabilirsiniz." Abisinin sözlerinin önemini Selim büyüdükçe anlamıştı. Aslında belki henüz küresel bir felâkete neden olacak bir nükleer patlama yaşanmamıştı ama doğanın ve toplumların içine yerleştirilmiş gizli silahlar sürekli çoğalmıştı. Beklenmedik anlarda ürkütücü patlamalar olmuştu ve ne yazık ki doğal ve toplumsal depremler için alınması gereken önlemler hiçbir zaman yönetme sorumluluğunu üstlenmiş olanların önceliği olmamıştı. Selim unutamadığı bir  fotoğraftaki çocuğu hatırlayıp düşündü. Çocuklar ölmüştü ve ölmeye devam ediyorlardı. Çocukların ölmeyeceği, yaşamın güzelliklerinin tadını doya doya çıkarabileceği bir dünyayı umutsuzca özledi. Boğulacak gibiydi. Yaşam duygusu bedeninden çekildi. Kendisini sokağa zor attı. Eskisi gibi soğuk olmayan sıcak bir kış gününde güneşi hissetmeye çalıştı.

Demokles'in kılıcı, https://tr.wikipedia.org/wiki/Demokles%27in_k%C4%B1l%C4%B1c%C4%B1

Selim'in Öyküleri
http://seliminoykuleri.blogspot.com/2016/11/selimin-oykuleri.html

Çocuklarımı Öldürdüler
http://seliminkucukoykuleri.blogspot.com/2018/06/cocuklarm-oldurduler.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder